Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’nun yazısının tamamı şu biçimde:
DAHA evvel de bu köşede size hatırlattığım kıymetli bir bilgiyi, “UNUTKANLIK SORUNU”nun giderek yaygınlaştığı bugünlerde bir sefer daha paylaşmak istiyorum. Yazının özeti sevgili Mümin Sekman’dan bir alıntı. Hazırsanız buyurun…
İLK 5
-Beyin açık havadayken ve ayaktayken daha güzel çalışır. İnsan beyninin ayaktayken yaklaşık yüzde 10 daha fazla çalıştığı düşünülmektedir. Değerli kararlarınızı alırken kapalı alandaysanız, “volta atmayı” deneyebilirsiniz.
-Yürürken kolları sallamak beynin performansını olumlu etkiliyor. Değerli kararlarınızı açık havada, kollarınızı sağa sola sallayarak yürürken almaya ne dersiniz?
-Yabancı bir lisan öğrenmek beyni güçlendiriyor. Her gün birkaç yabancı ya da yerli yeni söz öğrenip, kullanabilirsiniz. Kelamlık okuyabilirsiniz. Alışveriş listesi yahut telefon numaralarını ezberlemeyi deneyebilirsiniz.
-Zihinsel cimnastik /antrenman yapın. Bunun için çeşitli bulmacaları çözebilirsiniz. Satranç üzere akıl oyunları oynayın. Yatkınsanız, meditasyon, yoga üzere zihni dinginleştiren teknikler üzerinde çalışın.
-Rutin davranışlardan vazgeçin. Bazen telefonu sol elinizde tutun, çantanızı öteki elinizle taşıyın, meskeninize diğer bir yoldan gidin. En azından bir günlüğüne TV kumandasını sık kullanmadığınız elinizde tutun.
İKİNCİ 5
Sevdiğiniz bir müziği bir müddet gözleriniz kapalı dinleyin. Beyin otoriteleri tarafından klasik müziğin zekâya 7 puan ekleyebildiği tez edilmektedir.
Günde aklınızdan 60 bin ile 80 bin ortası niyet geçer. Bu fikirler ne hakkındaysa, hayatınız da ona nazaran şekillenir. Unutmayın, başınızda en çok neyi düşünürseniz, hayatınızda da onu çoğal-tırsınız.
Bol ve pak oksijen beyin için çok değerlidir. Beynimiz tartı olarak bedenimizin yüzde 2’sini oluşturduğu halde, bedene gelen oksijenin yüzde 25’ini tüketir. Oksijensiz kaldığımızda vefatı gerçekleşen birinci organımız beyindir. Odanızın penceresini açarak kendinize bol bol oksijen ısmar-layın.
Beynin en tehlikeli yanı “ters çaba” kuralına nazaran çalıştığı anlardır. Başınıza gelmesinden en çok korktuğunuz şeye odaklanırsanız, korktuğunuzu başınıza getirir! Buna karşıt gayret kuralı denir. Be-yin, odaklanılan amaç olumsuz olsa bile, bunu gerçekleştirmek için çalışır. Topluluk önünde ko-nuşma yaparken “acaba heyecanlanır mıyım?” diye düşünürseniz, heyecanlanırsınız.
Beyni yoran monotonluktur. Hayatınızı ne kadar renklendirirseniz, beyninizi o kadar neşelendirirsiniz.
KESİP SAKLAYIN
KİMLERİN KARACİĞERİ DAHA KOLAY YAĞLANIR
BİR: HAREKETSİZ bir ömürde ısrarlı olanlar.
İKİ: ŞEKER hastaları.
ÜÇ: ALKOL tüketenler.
DÖRT: TRİGLİSERİD sayıları yüksek olanlar.
BEŞ: İNSÜLİN ve ÜRİK ASİT düzeyleri tavan yapanlar.
ALTI: BEL ETRAFI genişleyenler, göbek bağlayanlar.
YEDİ: DÜZGÜN KOLESTEROLÜ düşük olanlar.
SEKİZ: REAKTİF HİPOGLİSEMİSİ sorunu yaşayanlar.
DOKUZ: SAFRA KESESİ TAŞI kıssası bulunanlar.
ON: PARASETAMOL HAPLARINI fazlaca yutanlar (ağrı kesici).
ON BİR: DENETİMSİZ STATİN kullananlar (kolesterol ilacı).
ON İKİ: ÇOK ŞEKER, un/nişasta tüketenler.
UNUTKANLIK SORUSU
HOMOSİSTEİNİNİZ OLAĞAN Mİ
Homosistein beyin ve damarlar için toksik tesirleri olduğu bilinen bir orta eser. Birebir vakitte da metilasyon döngüsü olarak bilinen önemli bir metabolik sürecin ne durumda olduğunu gösteren kıymetli bir parametre. Yüksek sayılara ulaşmış, metilasyon sisteminin yetersiz çalıştığına, vücudun, bilhassa beyin ve damar sisteminin toksin yükü altında bunaldığına işaret ediyor.
İdeal bedeli 8’in altında olması. Tehlike 12’nin üzerinde başlıyor. Sayıların daha yüksek olması belleği tehdit ediyor, kalp krizi riskini yükseltiyor.
Özellikle B12, B6 ve B9 (folik asit) eksikliği yahut “metilasyon döngüsü”nün yetersizliği en değerli sebepleri.
Sağlınızı izlerken yılda bir defa homosistein düzeylerinizi de denetim ettirin.
BİR BİLGİ
BU ORAN ÇOK ÖNEMLİ
Daha çok sodyum, daha az potasyum kazanımı sıhhatimizin önündeki önemli tehditlerden biridir. Bu dengesizliğin pek çok olumsuz sonucu var. Mesela “hipertansiyon” tehdidi bunların birincisidir. Bu tehdidin çabucak akabinde “asidoz” yani “asit yükünün artıp alkali gücün azalması” gelmektedir. Bitmedi!
Daha çok sodyum, daha az potasyum daha zayıf kalp kası, daha problemli damarlar, daha güçsüz böbrekler manasına da gelmektedir.
Unutmayın uzun ve sağlıklı bir ömrün gözden kaçan detaylarından biri de daha az sodyum yükü ve daha çok potasyum gücü demektir. Doğal beslenin, katkısız besinler tercih edin. Tuz kullanımınıza hudut getirin. Potasyum zengini besinler (muz, kayısı, şeftali, patates, yeşil yapraklı sebzeler) daha sık yiyin.
OKUR SORUSU
MİTOKONDRİ DESTEKLERİ HANGİLERİ
Mitokondriler, vücudumuzun güç üretim merkezleridir. Soluduğumuz oksijenle, şekeri yahut yağ asitlerini yakarak ATP üretip gereksinimimiz olan enerjiyi temin ederler.
Görevlerini yapabilmeleri için de özgür oksijen radikalleri (SOR) ve toksin taarruzlarından korunmaları lazım. Yoksa yorgun, halsiz düşer, erken yaşlanır ve iş üretemezler.
Peki onlara takviye olabilecek ek birtakım tavsiyeler var mı? Var! Şuurlu kullanıldıklarında işe de yarıyorlar.
O desteklerden kimileri şunlar:
BİR: Urolithin A
İKİ: Glutathion (en güçlüsü)
ÜÇ: Ubiquinol
DÖRT: Thioctic acid
BEŞ: N-Acetyl cystein
ALTI: Selenomethionin
YEDİ: Ascorbic acid
SEKİZ: Zinc picolinate
DOKUZ: Milk thistle
HATIRLATMA
DHEA YUTARKEN DİKKATLİ OLUN
DHEA bir prohormon. 25-30 yaşlarında tepe yapan, yaşlandıkça da azalan bir unsur. DHEA azaldıkça vücudun fizikî yetersizlik çektiği, depresyona daha eğilimli hale geldiği, yorgun ve bitkin düştüğü doğrudur.
Hem androjen hem de östrojen öncüsü olabilen bu prohormon, böbrek üstü bezleri ve beyinde üretiliyor. Ne var ki DHEA’sı düşük diye yaşlanan herkese DHEA desteği vermemek gerekiyor.
Verilince de oluşabilecek androjenik ve/veya östrojenik işaretleri büyük bir dikkatle takip etmek kural.
Erkekte 100’den, bayanda 150’den düşük kıymetler izlenmeli, destek kararını ise yalnızca ve yalnızca bu işin uzmanı bir tabip vermelidir.
patronlardunyasi.com
